Bir devlet kurar Atatürk çağdaş bir devlettir bu hukukuyla eğitimiyle kılık kıyafetiyle Atatürk’ün bu konudaki görüşleri şöyle; Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılapların gayesi Türkiye cumhuriyeti halkını tamamen modern ve bütün anlam ve biçimiyle uygar bir toplum haline getirmektir.İnkılabımızın asıl hedefi budur bu gerçeği kabul etmeyen zihniyetleri darmadağın etmek zorunludur.
Saltanatın Kaldırılması
23 nisan 1920 den itibaren salt milletin egemenliğine dayanan yeni bir devlet kurulunca iyice eskiyen ve yıpranan kişisel saltanatın sürmesi akla aykırıydı O saltanat ki düşmanlarla Sevr antlaşmasını imzalamış TBMM nin egemenliğini tanımamıştı.Büyük zafer kazanıldıktan ve Mudanya ateşkes antlaşması imzalandıktan sonra barış görüşmeleri için hazırlıklara başlandı.İşte bu sırada İstanbul hükümeti TBMM ne yolladığı yazılarda zaferin kazanıldığı ve artık işbirliği yapılması zamanın geldiğini biliyordu.Anlaşma devletleri 28 Ekim tarihli notasında Osmanlı hükümeti ile TBMM meclisini birlikte barış görüşmelerine çağırdı.Amaçları barış görüşmeleriyle Türk tarafını bölüp güçsüzleştirmekti.23 nisan 1920 den itibaren kişisel saltanatın zaten kalkmış olduğunu kabul eden Gazi Mustafa Kemal Paşa barış görüşmelerine İstanbul hükümetinin de çağrılması üzerine en önemli siyasal devrimlerden birini gerçekleştirdi .Gazi 1 kasım 1922 de mecliste yaptığı tarihsel konuşmasında millet egemenliğinin yanında kişisel egemenliğin akla aykırı olduğunu belirtti.Gazinin konuşmasından sonra oylamaya geçildi.1 kasım 1922 de TBMM oy birliğiyle aldığı kararla saltanatı kaldırdı.
Cumhuriyetin İlanı
1 kasım 1922 de saltanat kaldırıldı yalnız bir sorun daha vardı.1921 anayasası ile kurulan hükümet zaferden sonra tam olarak işleyemez duruma gelmişti .Bir yandan devlet başkanının eksikliği bir yandan sistem yetersizliği yeni devleti zaman zaman bunalımlara sürükleyecek gibi görünüyordu 27 ekim 1923 te bir hükümet sorunu doğdu.Bakanlar kurulu görevden ayrılmıştı Eski bakanların yerine bir türlü yenileri seçilemiyordu Çözülmesi gereken sorun rejimin adını koyup bir iki değişiklik yapmaktı.1923 yılında yaşanan bunalım Gaziye bir ortam yarattı Devletin adını koyma zamanı gelmişti.Yeni Türk devletinin bir cumhuriyet olduğu ilan edilecekti.Bunun gereği olarak cumhurbaşkanı seçilecekti.Mustafa Kemal paşa 28/29 ekim 1923 gecesi bir anayasa projesi değişikliği hazırladı.29 ekim günü TBMM ‘inde ateşli konuşmalar yapıldı.22 nisan 1920 den veri TBMM ile zaten cumhuriyetin saltanatın kaldırılması ile rejimin iyice pekiştiği yapılacak işin sadece bir ad koymak olduğu milletvekillerince açıklandı. Nihayet aynı gün TBMM anayasa değişikliğini kabul ederek Yeni Türk devletinin bir cumhuriyet olduğunu ilan etti.oy birliği ile gazi Mustafa Kemal paşa Türkiye cumhuriyetinin cumhurbaşkanı oldu.
Halifeliğin Kaldırılması
Saltanatın kaldırılması ile Osmanlı devleti kesinlikle son buldu.ardından cumhuriyet ilan edildi.Artık halifenin hiçbir rolü kalmamıştı.Eskiden devletin başı sayılan Halifenin cumhurbaşkanı ile varlığını sürdürmesi mantığa aykırı idi ve gereksizdi ayrıca tehlikeliydi de Çünkü saltanatın kalkması cumhuriyetin ilanından sonra eski rejim yanlılarına sığınıp güç alabilecekleri bir tek halife kalmıştı bu kişiler halife Abdülmecit’in çevresinde toplanmaya başlıyordu Yeni kurulan cumhuriyeti böyle bir tehlikeyle karşı karşıya bırakmak doğru olmazdı sonunda TBMM 3 mart 1924 te çıkardığı bir kanunla halifeliği kaldırdı.
Tarikatların Kaldırılması Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması(30 Kasım 1925)
Başlangıçta yalnız din konularıyla ilgilenen farklı düşünceler geliştirerek taraflarını çoğaltmaya çalışan tarikatlar zaman içinde siyasal olaylarda da etkili olmaya çıkarları tehlikeye düştükçe halkı ayaklandırmaya başlamışlardı.Menemen olayı Şeyh sait isyanı gibi başkaldırıların üstüne;Türkiye cumhuriyeti şeyhler dervişler müritler memleketi olamaz Türkiye cumhuriyeti her alanda doğru yolu gösterecek uyaracak güçtedir. Biz uygarlığın bilim ve fenninden güç alıyoruz ve ona göre yürütüyoruz. Başka bir şey tanımayız !! diyen Atatürk ‘ün sözlerinden sonra harekete geçilerek 30 kasım 1925 te çıkarılan yasayla tekke ve zaviyeler kapatıldı.
Devlet Düzeni ve Hukuk
Bir toplum içinde yaşayan insanlar arasında sayısız ilişkiler vardır.ailenin kurulması işlemesi sona ermesi kişinin mal edinmesi ekonomik hayatın düzenlenmesi gibi ilişkilerdir bunlar.Bu ilişkilerin belirli kurallara göre işlemesi zorunluluktur.aksi durumda toplumda kargaşa çıkar işte bireylerin uymak zorunda oldukları bu kurallara hukuk deniliyor.Hukuk kurallarını koymak ve bu kuralları uygulanıp uygulanmadığını denetlemek için bir otoriteye gereksinim duyar.Bu otorite devlettir.Hukuk insanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini düzenleyen kurallardır.Osmanlı imparatorluğunda yönetim ve hukuk büyük ölçüde İslam dinine dayandırılmıştı.II.Mahmut ve Tanzimat dönemlerinde azda olsa hukuk alanında değişmeler yaşandı Yinede yapılanlar yeterli olmadı.Bu yetersizlik imparatorluğun parçalanmasını kolaylaştırmıştır.
Medeni Kanunun Kabulü
Hukuk düzeninin temeli medeni hukuktur. Türk devlet ve hukuk sisteminin laikleşmesi için yeni bir medeni kanunun kabul edilmesi şarttı.Bu konuda araştırmalar yapıldı.Avrupa da hazırlanan medeni kanunların en sonuncusu olduğu için İsviçre medeni kanununun kabul edilmesine karar verildi.Medeni kanun bir kurul tarafından Türkçe’ye çevrildi.ve borçlar kanun ile birlikte TBMM tarafından 17 şubat 1926 yılında kabul edildi.Kanunla birlikte kadınla erkek arasında toplumsal ve ekonomik alanda eşitlik sağlandı.
-Bundan sonra kadınlar istediği mesleği seçebilecekti.
-Tek kadınla evlilik esası ve resmi nikah getirildi.
-Boşanma hakkı kadına da verildi.
-Mirasta kız ve erkek çocuklar arasındaki adaletsizlik kaldırıldı.
Medeni kanunu diğer temel yasalar izlemiştir.1934 yılında yapılan anayasa değişikliği ile kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanındı.
Eğitim ve Öğretim Devrimi
Osmanlı imparatorluğunun gerileme nedenlerinin başında eğitimi ihmal etmesi gelir.Oysa XVII.yüzyıldan itibaren batı dünyası altın çağını yaşamaktaydı.aslında Osmanlı imparatorluğu başlangıç dönemlerinde oldukça ileri eğitim yöntemlerime sahipti.Ancak zamanla gelişmelerin gerisinde kaldığı ve bir eğitim kargaşası yaşadığı için eğitim geriledi.Bu da ülkede bilimin yayılmasını önlemiştir.Yeni Türk devleti ilerlemenin eğitimle gerçekleşeceğini biliyordu.İlk önce eğitimdeki kargaşa giderilmeliydi..3 mart 1924 yılında kabul edilen Tevhid-i tedrisat kanunu ile her çeşit eğitim kurumu devletin denetimine geçti.Bu konuda bütün sorumluluk Milli eğitim bakanlığın ait olacaktı.Tüm eğitim kuruluşları mili eğitim bakanlığı çatısında birleştirildikten sonra gereksiz olan kurumların kaldırılmasına başlandı.Bunların başında medreseler geliyordu.Medreseler artık çağın gerisindeydi.Devlet ve hukuk laikleşmeye başladığı için bu kadar çok sayıda din bilginine gereksinim yoktu.Kısa bir süre sonra Maarif teşkilatı kanunu kabul edildi Bugünkü eğitim ve öğretim sistemimizin temeli bu kanunla atılmıştır.
Latin Alfabesinin Kabulü
Atatürk Türkçe’nin daha kolay okunması ve yazılması eğitimin yaygınlaştırılması için harf değişikliğinin gerekli olduğunu düşünüyordu.1926 yılından itibaren yaptırdığı araştırmalar sonucunda Latin alfabesinin Türkçe’nin yapısına uygun olduğunu gördü.Bu harfler ele alındı yeniden düzenlenerek hazırlandı.Konuyla ilgili hazırlanan kanun 1 kasım 1928 de kabul edildi.Yapılan işin hiçte kolay olmadığı çalışmaların yıllarca sürebileceği görüşünü benimseyenlerin sayısı hiçte az değildi.Bir büyük devrimci bu görüşü benimsemiyordu.Eski harfleri birden bire bırakmadan yeni harflerle birlikte kullanma önerilerini kabul etmedi.ona göre böyle bir geçiş döneminde herkes alıştığı Arap harflerini kullanacaktı.o bu konuda kararlıydı.umutluydu.ve umudunun boşa olmadığını gördü.birkaç ay içinde bütün yazı işlerinde Türk harfleri kullanılmaya başlandı
Şapka ve Kıyafet Devrimi
Türk toplumunda Tanzimat’tan önce başlayan kılık ve kıyafetteki değişim hareketi cumhuriyet devrimiyle tamamlandı.Atatürk 1925 yılının ağustos ayında Kastamonu ve çevresinde geziye çıkar.Başında şapka vardır.Yaptığı gezi giyime yönelik devrimlerin başlangıcı oldu.Şapkanın kabul edilmesinin devrim tarihimizdeki yeri büyüktür.Çünkü şapka Doğu ile Batı uygarlığını ayıran bir simge durumundaydı.Bundan sonra kadın ve erkek giyiminde yapılan değişikliklerle Türk ulusu giyimiyle de Çağdaş ülkeler içinde yerini aldı.
Takvim Saat ve Ölçülerde Değişiklik
Cumhuriyet dönemi gelinceye kadar batı ülkelerin den farklı takvim saat rakam ve ölçüler kullanılıyordu.Hafta tatili de Cuma günüydü.Hz. Muhammed’in Mekke ‘den Medine’ye göç ettiği 622 tarihi hicret takvimini n başlangıcı olarak kabul ediyor yıl olarak ta ay yılı kullanıyordu Batı Ülkerli ise takvimin başlangıcı olarak İsa’nın doğumunu takvim yılı olarak ta güneş yılını kabul ediyordu.Bu ayrılık tarih olaylarının karşılaştırılmasını zorlaştırıyor.Ticaret ve Resmi ilişkilerde güçlükler doğuruyordu.1925 yılında çıkarılan bir kanunla takvim ve saat ölçülerindeki karışıklık giderildi.1931 yılında ağırlık ölçüleri değiştirildi.Arşım ve endazenin yerini metre aldı.Bundan böyle okka tarihe karışacak Türk ulusu kilo ile tanışacaktı.
Soyadı Kanunu
Osmanlı toplumunda soyadı yoktu.Buda günlük hayatta çeşitli zorluklar yaratıyordu.Bu zorlukların önüne geçmek amacıyla 21 haziran 1934 ‘ de Çıkarılan bir yasayla soyadı almak herkese yükümlü kılındı.Aynı yıl çıkarılan başka bir yasayla eski unvanlar da yasaklandı. Böylece yasalar önünde eşitlik ilkesi de gerçekleşiyordu.
Kaynak: www.meb.gov.tr